Cesur Yeni Dünya Kitap Analizi

"Hey cesur yeni dünya ki içinde böyle insanlar var!"

-Miranda, Shakespeare'in Fırtına adlı eserinde, deniz kazası geçirip sahile vuran saray mensuplarını ilk gördüğüne.

Aldous Huxley, Cesur Yeni Dünyayı yazarken Biz ütopik eseri kendisine ilham kaynağı oldu ancak Cesur Yeni Dünyayı fikri bu cümleden sonra ortaya çıktı.


Aldous Huxley'in ailesi hem bilim hemde edebiyat konusunda başarılı insanlardan oluşuyordu, kardeşinin intiharı ve hayatı boyunca mücadele ettiği göz hastalığı yaşamını hep etkiledi. Hatta ilginç bir şekilde yazar The Beatles'ın Sergeant Pepper albümüne ilham kaynağı oluyor ve karşımıza çıkıyor.


Cemaat, Özdeşlik, İstikrar

Cesur Yeni Dünya'da Ford'dan sonra 632 yılında, sloganı "Cemaat, Özdeşlik, İstikrar" olan bir dünya devleti kuruluyor. Ford bu yeni dünyanın bir başlangıcı olarak kabul ediliyor. Devlet yöneticileri bu üç terimin sürekliliğini sağlamak için insanı insan yapan bütün değerleri ortadan kaldırıyor. Bu işi o kadar ciddi yapıyorlar ki insanlar tüplerde üretiliyor. Her insanın üretimi için iki yüz altmış yedi gün bekleniyor. Gelecekte devlete olan hizmetleri için insanlar modern bir kast sistemine göre ayrılıyor Alfa, Epsilon, Beta, Gama ve Delta. İnsanlar hangi kast sisteminde yer alıyorlarsa ona göre renkte kıyafetler giyiyorlar. Bebekler hangi grubun içinde yer olacaksa ona göre besin verilerek fiziksel olarak fark yaratılıyor, doğdukları andan itibaren de eğitim süreçleri başlamış oluyor. 


Dertli misin? At bir soma kurtul
Kitap da sisteme karşı oluşabilecek her hangi bir durum ortaya çıkmaması için belli politikalar oluşturulmuş. Daha çok çocuklar için sübliminal mesajlar kullanılıyor, ve ses kayıtları eğitim sürecinin önemli bir parçası, belli ses kayıtlarını çocuklar dinlenmeye zorunlu tutuluyor. Bu sistemin önemli bir politikası da kimsenin yalnız kalmamasını sağlamak çünkü fazla yalnız kalan insan bir süre sonra düşünen bir birey haline gelip sistemi sorgulaya bilecek. Bütün bunların yaşanmaması için kitap benzeri yalnız gerçekleştirilen aktiviteler yok ediliyor, uyumak gibi zamanlardaysa ses kayıtları ya da soma kullandırılarak insanın düşünmesi engelleniyor. Soma ise aslında bir ilaç, insanlar onu içince tatile bile çıkabiliyorlarmış düşünün artık nasıl kafa yapıyorsa... Diğer önemli politika ise "Herkes herkes aittir." Cesur Yeni Dünya da aşık olmak ve hisler aşırı gülünç bulunuyor çünkü herkes herkese aittir. 

İnsanalar, düşünmüyor, hayal kuramıyor, daha iyi bir iş, daha iyi bir eş hayal etmiyorlar, dostlukları, arkadaşlıkları yok, dünya üzerinde bir dertleri yok. Gene de büyük bir soru var, ölüm korkusu bunu da devlet engelleye biliyor mu? O da diğer şartlanmalardan farklı işlemiyor, küçücük çocukların ölmekten korkmamaları için ölüm döşeğinde olan hastaların yanında kalıp şekerlerinin keyfini çıkarıyorlar. Hatırladığım kadarıyla yaşlanma ve hastalıkları engelleyici ilaçlar alıyorlar çünkü gençken devlete en iyi hizmeti vermeliler, altmışlı yaşlarına geldiklerindeyse gençken aldıkları ilaçların etkisi olarak ölüyorlar. Peki hiç mi bu düzene ayak uyduramayan çıkmıyor? Elbette istisnalar oluyor, bu dünya devletinde küçük bir bölüm var ki orada yaşayanlar vahşiler olarak nitelendiriliyorlar, teknolojiden yoksun, fakirlik içinde yaşıyorlar, giriş ve çıkışlar askeri denetim altında gerçekleşiyor. Yeni Dünya sistemine ayak uyduramayanların postalandığı yer burası. 

Kitaptan küçük bir bölüm.

"Öyleyse Tanrı'nın olmadığını mı düşünüyorsunuz?"
"Hayır,büyük olasılıkla bir tane var."
"Öyleyse niye?"
Vahşi'nin sözünü kesti "Fakat farklı insanlara farklı gösteriyor kendini. Modernlik öncesi çağlarda kendini, bu kitaplarda tarif dilen biçimde gösteriyordu. Şimdi ise..."
"Şimdi nasıl gösteriyor kendini?" dedi, Vahşi.
"Kendini yokluk şeklinde gösteriyor; sanki hiç yokmuş gibi."
"Bu sizin suçunuz."
"Uygarlığın suçu diyelim. Tanrı; makinelerle, bilimsel tıp ve evrensel mutlulukla uyuşmaz. Bizim uygarlığımız, makineleri, tıbbı, mutluluğu seçti. İşte bu nedenlerle kitapları kasada kilitli tutmak zorundayım. Müstehcen şeyler bunlar. İnsanlar şok olurdu eğer..."
"Ama Tanrı'nın varlığını hissetmek doğal değil midir?"
Denetçi alaylı bir şekilde, "İnsanın pantolonunun fermuarını çekmesi doğal mıdır diye de sorabilirsin?" dedi. "O eski adamlardan adı Bradley olan birini hatırlatıyorsun bana. Felsefeyi, insanın içgüdüsel olarak inandığı şeyler için kötü nedenler bulmak olarak tanımlamış. İnsan bir şeylere inanır, çünkü onlara şartlandırılmıştır. İnsanın kötü nedenlerle inandığı şeyler için başka kötü nedenler bulmak, işte felsefe budur. İnsanlar Tanır'ya inanırlar çünkü öyle şartlandırılmışlardır.
"Yine de," diyen Vahşi, ısrarını sürdürdü, "tek başınayken Tanrı'ya inanmak doğaldır; yalnız başına, gecenin bir yarısında, ölümü düşünerek..."
"Fakat şimdilerde insanlar hiç yalnız kalmıyorlar," dedi Mustafa Mond.

Cesur Yeni Dünya edebiyat açısından yetersiz ve olayın anlatımıysa kötüydü, hele kitabın sonundaki o ağır ağır bitiş sinirlerime dokunmadı değil ama bu sizi çok etkilemesin çünkü muhteşem bir felsefe kitabı, çok düşündürücü ve kitabı bitirdikten sonra dönüp bazı yerleri tekrardan okuyup düşüncelere dalıyorsunuz. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hobbit Kitap Analizi